28 Şubat 2010 Pazar

HAFTASONU....

Gönderen Zeynep zaman: 10:27 0 yorum







kızımla güzel bi haftasonu...

27 Şubat 2010 Cumartesi

BÜYÜDÜM....

Gönderen Zeynep zaman: 00:37 4 yorum

cöööö....


foto çekilmek için değil saçları savurmak için yatıldı ama ben bu pozu kaçırmak istemedim....



muck...


ben çüçüküm..


hep aynı pozda çekilmek olmaz...


masum cadı...


iyigeceler öpücüğü...


hafif uyumuşum ama kusura bakmayın...


yandandan çekilmek lazım...


işte ben....







24 Şubat 2010 Çarşamba

KIZIMA GÜZEL Bİ ODA HAZIRLAMAK İSTİYORUM

Gönderen Zeynep zaman: 07:20 0 yorum

Kızımın kendine ait bir odası yok ve ben artık bi odası olsun istiyorum... Ona çok ferah bir oda hazırlamayı düşünüyorum...






İşe paspas örmekle başladım. Bu paspasın turkuaz ve beyazını yapmaya çalışıyorum..
Perdedede aynı tonları kullanıcam kendi el emeğim olsun dedim.
İnşallah sonunda güzel bişeyler olur.
Güzel olacağınıda düşünüyorum özge teyzesiyle beraber fikir alışverişleri yapıyoruz hatta oda destek olup bize yastık örüyo sağolsun..
Odamızı hazırladıktan sonraki resimlerinizide sizinle paylaşırım...


Fikirlerinizi bekliyorum arkadaşlar..


20 Şubat 2010 Cumartesi

KIZIMLA

Gönderen Zeynep zaman: 00:13 2 yorum
Kızım bugünlerde çok dillendi..
Artık herşeyi anlatıyo..
Hatta yatağa uzanıp muhabbet (mabet) edebiliyoruz... Kapı kapatılıyo "kimse bölmesin mabetimizi annemm..." Güzel bi oda istiyomuş. Duvarda ceyceve ama babam ascak (baba asla hiç bir konuda dışarıda bırakılmaz), yatamm olcak, öytü koycaz mis gibi yumuşacık oycak, oyuncakyalımı dayıtmıycam.
Sonrada pazar planımız başlıyo...
Kalkcaz, Haticemi (Karşı komşumuzun kızı) çağarcaz, pasta yapcaz ama meyveleri biz koycaz haticemle, puding kalırsa parmakla yiyebilirmiyiz.
Mabet böyle devam eder.. Annenin uykusu gelir ama zuzum hala dimdik ayakta aç gözünü anne mabet bitmedi daha..
Muhabbet etmek güzel ama en güzeli onun yutkuna yutkuna bişeyler anlatması....

18 Şubat 2010 Perşembe

KIZIM İÇİN

Gönderen Zeynep zaman: 23:50 3 yorum

bu slaytı bize hazırlayan Elif Şimşek teyzemize çok teşekkür ederiz.

Ellerine sağlık gereçkten harika olmuş

SEVGİLİ ARKADAŞIM ÖZGE TARAFINDAN MİMLENMİŞİM

Gönderen Zeynep zaman: 03:46 1 yorum

1-Çocukluğunuzda anne ve babanızla yapmış olduğunuz sizi siz yapan şeylere katkısı olan bir olay,bir aktivite,bir eylem..
aslında pek anne babamın etkisi olduğunu söyleyemem. Annemin rahatsızlığından dolayı 9 aylıktan 7 yaşına kadar halam bakmış bana oyüzden bir aktivitem olmadı hatırlamıyorum.

2-çocukken oynamayı en sevdiğiniz oyun ve aparatı
en sevdiğim oyun misket ve en sevdiğim aparat misket (cicile) :)

3-sokakta oynarmıydınız?
okadar çok oyanrdımki gece yarılarına kadar acıkmak susamak bile bilmezdim tabiki yatıncada yattığım yatağı....

4-çocukluk ve ilk gençliğinizle ilgili keşke farklı olsaydı dediğiniz bir olay.
keşke annemler ve halamlar aynı köyde otursaydılar en azından anneme geri dönünce onlardan kopmuş olmazdım.

5-çocukluk ve ilk gençlik döneminize ait iyiki böyle olmuş dediğiniz bir olay.
iyiki benden büyük bir abim varmış allahıma binlercekez teşekkürler...
(hergün arayıp dertleşe bildiğim için)

6-varsa çocukluk dönemine dair bugünü etkileyen bir olay..
küçükken beni halam büyüttüğü için kızımı gözümün önünden bile ayırmak istemiyorum. Annemle benim aramda olan uçurumlar gibi uçurumlar olmasından korkarak hep yanında olmak ona her istediğini verebilmek istiyorum...

bu mimi ;
arkadaşım mina karene gönderiyorum...

17 Şubat 2010 Çarşamba

14 ŞUBAT 2010 SABAH KAHVALTIMIZ

Gönderen Zeynep zaman: 14:32 1 yorum
babamız işe gitsede kızımla yinede kahvaltı hazırlamak istedik babamıza...
onunla mutfağa girmek kadar zevkli bişey yok..
sosislere kürdanları kızım batırdı ve tabağa dizdi o anki mutluluğunu anlatamam..











KOMŞULARLA SİNANGİL MANTI GÜNÜ

Gönderen Zeynep zaman: 14:25 2 yorum

















SÜPER BİR GÜNDÜ YEMESİ DAHA GÜZEL TABİKİ....

Anne-Bebek-Çocuk Fuarı Başlıyor

Gönderen Zeynep zaman: 03:01 1 yorum
18 yıldan beri anne bebek ve çocuk sektöründe önde gelen kuruluşların katılımıyla gerçekleştirilen Anne-Bebek-Çocuk Fuarının 19 şubat- 21 şubat 2010 tarihinde İstanbul Fuar Merkezinde açılıyor.

Tekstildenmobilyaya, araç gereçten kozmetiğe, oyuncaktan gıdaya, hizmet kuruluşlarından sağlık kuruluşlarına kadar pek çok sektörden firmalar ile alıcıları karşı karşıya getiren fuarda bebek ve çocuk sağlığı konusunda panelere de yer veriyor.

15 Şubat 2010 Pazartesi

İLK HEDİYEM

Gönderen Zeynep zaman: 06:06 0 yorum

Bugün bi arkadaşımın vasıtasıyla tanıştım bu siteyle ama gerçekten çok muhteşem ürünleri var şimdiye kadar neden görmedim diye üzüldüm açıkçası....

Annelerin, anne adaylarının ve miniklere hediye alacakların incelemesi gereken bi site diye düşünüyorum...

facebook ve kendi sitelerinde çok güzel ürünler var buyrun bi göz atın arkadaşlar..

benim en çok ilgimi çeken hediye bebeğin kendi resimleri ve ismiyle kitap basmaları kızım için yaptırmak isterim...

13 Şubat 2010 Cumartesi

Çocuğunuzu günde 10 kez zıplatın

Gönderen Zeynep zaman: 06:48 2 yorum
Uzmanlar, çocukların oyun oynarken yaptığı fiziksel hareketlerin kemik yoğunluklarını artırdığını belirtiyor.
Her geçen gün dünya genelinde obez sayısının arttığını ve bunun giderek büyük bir tehlike haline geldiğini söyleyen uzmanlar, çocukların oyun oynarken yaptığı fiziksel hareketlerin kemik yoğunluklarını artırdığını belirtiyor.
Hem vücut ağırlığının hem de vücuttaki yağ kitlesinin artması şişmanlık olarak tanımlanıyor.
Yağ kitlesinin vücuttaki dağılımının çok önemli olduğunu belirten Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı ve Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Hatun, “Çalışmalar, karın bölgesinde yağ toplanmasıyla kendini gösteren şişmanlığın inme, kemik kalp hastalığı ve şeker hastalığı riskini artırdığını göstermektedir” uyarısında bulundu.
Prof. Hatun, son 30 yılda fazla kilolu çocuk sayısının 3 kat arttığını belirterek, “Dünyada 5 yaş altındaki 20 milyon çocuğun fazla kilolu veya şişman olduğu tahmin edilmektedir” dedi.
ŞEHİR ÇOCUKLARI PASİFLEŞTİRİYOR
Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) özellikle şehirde yaşayanların giderek pasifleşmeye başladığına bunun da risk faktörü olduğuna dikkati çektiğini belirten Hatun, şunları kaydetti:
“DSÖ'ye göre, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan pek çok ülkede gençlerin üçte ikisinden fazlasının yeterince aktif olmadığı tahmin edilmektedir. Oysa, aktif olmak gençlerin ve çocukların kas uyumunu geliştirmelerine, sağlıklı kemikleri, kasları ve eklemleri korumalarına, kilolarını korumalarına, aşırı kiloları vermelerine ve kalp ve bağırsakların işlevlerini geliştirmesine yardım eder."
Kocaeli il merkezindeki lise öğrencileri arasında yapılan bir araştırmaya göre öğrencilerin yarıya yakının düzenli egzersiz yapmadığı, kızların yüzde 57'sinin erkeklerin ise yüzde 43'nün beden eğitimi derslerine katılmadığı belirlendi. Aynı öğrenciler arasında internet kafeye gitme ve ortalama 1 saatten fazla TV seyretme oranı ise yüzde 75'e kadar çıkıyor.
SIÇRAMA HAREKETİ KEMİKLERİ GÜÇLENDİRİYOR
Çocukların geçmişte apartmanların bahçelerinde ip atladığını, sek sek, saklambaç, misket, yakan top gibi fiziksel aktivite gerektiren oyunlar oynadığı, bunun da kasları geren ve yer çekimine karşı yapılan egzersizler olduğunu dile getiren Hatun, şöyle devam etti:
“Kemiklerin yer çekimi etkisiyle bile olsa gerilimden uzak kalması kemiklerin erimesine neden olmaktadır. Yakın zamanda yayımlanan bir araştırmada, 8 ay süreyle günde 10 veya daha fazla sıçrama hareketi yapan çocukların, normal okul aktivite programındaki çocuklara göre kemik yoğunluklarında yüzde 1.2 oranında artma olduğu görüldü. Kemik yoğunluğundaki yüzde 5 oranındaki artma, osteoporotik kırılma riskini yüzde 40 azaltmaktadır. Bu nedenle yüzde 1'lik bir artış bile çok önemlidir. İzmit'teki 551 10-16 yaş grubundaki öğrenciler üzerinde yapılan araştırmada da şişmanlık sıklığı yüzde 4.1, şişmanlık riski altında olanlar ise yüzde 9 olarak saptandı. Aynı araştırmada şişmanlık sıklığı ile günde 5 saatten fazla TV seyretme, 'atıştırma' tarzında beslenme, ailede şişmanlık olması ve 'fast food' beslenme arasında yakın bir ilişki olduğu belirlendi.”
ÇOCUKLARDA ŞİŞMANLIK TEDAVİSİ
Orta derecede şişman çocukların kilo almasının engellenmesinin yeterli olduğunu belirten Hatun, “Çünkü boyları uzayınca ideal ağırlıklarına yaklaşacaklardır. Belirgin olarak şişman çocuklarda ise haftada en fazla 0.5 kg verdirecek programlar hazırlanmalıdır. Tedavi, diyet, fiziksel aktivite, davranış, yaşam tarzı değişikleri, ailenin tedaviye katılımı ve düzenli izlem şeklinde olmalıdır” dedi.
Hatun, hafif derecede şişman çocuklarda (ideal ağırlığından yüzde 20 fazla olanlar) kola ve meyve suyu gibi içeceklerin azaltılması ve fast-food türü besinlerden kaçınmanın yeterli olduğunu, şişman çocukların ise mutlaka diyetisyen kontrolünde bir programa tabi tutulması gerektiğini bildirdi. Çocuklarda çok düşük kalorili diyet uygulamasının tehlikeli olabildiğini vurgulayan Hatun, “Bu diyetlerde nitrogen kaybı, hipotansiyon, kalp ritmi bozuklukları, gelişme geriliği, saç dökülmesi ve safra kesesi taşları gibi önemli sorunlar görülmekte” uyarısında bulundu.
FİZİKSEL AKTİVİTE MUTLAKA OLMALI
Hatun, fiziksel aktivitenin enerji kullanımını arttırdığı için kalori yakımında faydalı olduğunu belirterek, “Ayrıca yağdan zengin besinlere olan isteği de azaltarak diyet tedavisinin başarısını arttırmakta, çocukların benlik saygılarını güçlendirmektedir. Fiziksel aktivite haftada 3-5 kez, başlangıçta 15 sonra 35-40 dakika yapılmalı ve yürüme, koşma, bisiklete binme, tenis, dans gibi fazla miktarda kas guruplarını çalıştıran hareketleri kapsamalı. Çalışmalar, aralıklı ve önce yüksek yoğunlukta sonra düşük yoğunlukta yapılan aktivitenin aynı miktarda kalori kaybına yol açan orta yoğunluktaki aktivitelere göre daha fazla yağ ve kilo kaybına neden olduğunu göstermiştir” diye konuştu.
Prof. Dr. Şükrü Hatun, çeşitli ilaçların iştah azalttığını ve yüzde 5-20 oranında ağırlık kaybına yol açtığını ancak önemli yan etkilere sahip oldukları için çocuklarda kullanımının ancak özel merkezlerde ve “süper şişman” çocuklarla sınırlı olduğunu bildirdi.

12 Şubat 2010 Cuma

KIZIMIN ÖĞRENDİĞİ YENİ KELİME

Gönderen Zeynep zaman: 01:46 2 yorum
MUHALLEBİ ÇOCUĞUUUU
ilk yemek masasında söyledi eşimle bende tabiki şok etkisi yarattı...
ne kadar söyleme desekte dinlemiyo..
babası kızım öyle laflar söylenmez diyo "kötü bişey değil televizyonda söyleniyo" diye yorumuda hazır hanımefendinin.
napcaz bu kızla biz bilmiyorum.....

10 Şubat 2010 Çarşamba

YAPILMAYI BEKLEYEN PUZZLERIM

Gönderen Zeynep zaman: 05:12 0 yorum
Kızımın odası için aldığım puzzle bakalım yapınca nasıl olacak.....

Eşimin bana aldığı puzzle yapmak için sabırsızlanıyorum....




9 Şubat 2010 Salı

BENİ EN ÇOK DİNLENDİREN ŞEY PUZZLE YAPMAK

Gönderen Zeynep zaman: 11:52 6 yorum

KAPLUMBAĞ TERBİYECİSİ


En son yaptığımız puzzle ama hiç birinde bu kadar zorlanmamıştım. Bu abimlerin yıllrdır yapılmayı beklenen puzzleları yapılacak puzzle kalmayınca gönderdiler yaptım. Çok şık bi toblo olacak bence...

EYÜP ESMA SULTAN YALISI

Nesrinle birlikte başladık puzzle yapmaya sadece deniz kısmını yapabildik nesrin dayanamayıp eve götürdü ve ertesi gece puzzledan 10/15 parça kalmış bi şekilde yaseminlerde gördüm okadarcık parçayı koymak bile kaç ssatimizi aldı tam bitirmişken zeynebin puzzle çarpmasıyla herkezin yüreği ağzına geldi... ama allahtan kıl payı kurtardık şu anda çerçeveletilmeyi bekliyo...





KIZ KULESİ
buda abimin doğum günü hediyesi benim puzzle delisi olduğumu bildikleri için hediyelerim hep puzzle oluyo ama olsun bence çok güzel her defasında alsalarda bıkmam.
Bunuda kayınpederimle beraber başladık ailece yapacaktık ama bitirmek nesrin arkadaşımla bana nasip oldu..

2 puzzle arasında 1000 parçalık manzara resmi olan bi puzzle daha yaptım çok güzel oldu hatta şu anda salonumun duvarını süslüyo....


TERRA DOS GATINHOS
İlk yaptığım puzzle arkadaşım ilknur doğum günü hediyesi olarak almıştı.. Çok teşekkür ederim..

yapmamız biraz uzun sürdü hatta eşim "ya deli işi uğraşılmaz" desede kendide dayanamayıp bana katılmıştı sabah ezanı okunurken biz puzzle bitirmiş olduk....



5 Şubat 2010 Cuma

ÇOCUKLARDA İNAT...

Gönderen Zeynep zaman: 14:58 2 yorum
Çocuklarda 3 – 5 yaşları arasında anne ve babalarını çok zorlayan, kendileri için de güç olan inatçılık dönemi başlar. O yaşa kadar kolay yönetilen ve genellikle anne babasının isteklerini yapan çocuk, baş kaldıran, ters, huysuz ve dayanılmaz biri olur. Her şeyi reddeder, kendi bildiğini okur, anne babasının isteklerine öfke ile karşı koyar. En basit bir isteği bile sadece inat olsun diye bazı şeyleri yapmamaya başlar. O yaşlara kadar gayet uysal olan çocuğa bir anda ne olmuştur da bu kadar değişmiştir. Yoksa bir problem mi vardır?

Kız çocuklarında biraz daha erken dönemde olmak üzere 3-4 yaşlarında ortaya çıkan inatçı davranışlar, aslında normal bir gelişim olarak kabul edilir. Çocuk bu yaşlarda kendini ilk defa yetişkinlerden, özellikle de anne ve babasından bağımsız bir varlık olarak görmeye başlar. Etrafındaki yetişkinlerin isteklerine yerli yersiz direnme göstererek hem kendilerine hem de çevrelerine karşı bunu göstermek ister. Yani “artık ben sizden ayrıyım ve istediğimi yaparım” düşüncesi vardır. Çocuğun gelişiminde yeni bir devre başladığı için aslında doğal olan ve sevinilecek bir durumdur. Bu süre içinde çocuk her şeyi kendi başına yapmak ister. Kendinin yaptığı şeyler hoşuna gider ona güven verir. Çevreden gelen ve kendi benliğine yapıldığını sandığı direnişi kırmaya çalışır. İstediği gibi davranmasına engel olunmamasını ister. Bunun sağlanmaması halinde inatçı olur. Bu inatçılık devresinde anne babaların bilmesi gereken en önemli nokta şudur;

Bu devrede çocuğun inatçı gücünü engellemeye çalışmak, benlik bağımsızlık ve şuurlanma duygusunu zedeleyeceğinden, doğru değildir ve yapılmamaya çalışılması gerekir.

Peki inatçılık yapan çocuklara nasıl davranılmalıdır?

İnatçılığa karşı alınacak en uygun önlem çocuğu kendi haline bırakmaktır. Çocuğa uygulanacak emir ve yasaklarla çocuğun benlik algısı ve gereksiz yere hareket serbestliği engellenmemelidir. Burada önemli olan nokta çocuğu kendi haline bırakma davranışı onun her istediğini yapmasına göz yummak olarak algılanmamasıdır.

Bir örnek ile bunu anlatmak gerekirse, mesela çocuğun annesinin yemek yedirme isteği karşısında yemek yememek için direndiğini farz edelim. Bu tür bir inatta yapılacak en doğru hareket çocuğun sofradan kalkmasına izin vermektir. Fakat sofra toparlandıktan sonra çocuk büyük bir ihtimalle yemek isteyecektir. İşte bu durumda, çocuğun yetişkin otoritesine hükmetmemesi ve ailesinin temel terbiye prensiplerini bozmaması için sonraki öğüne kadar ona yemek vermemelidir.

Yine inatçı bir çocuğa inatçı bir yaklaşım göstermemenin doğru sonuçlar doğurmayacağı bilinmelidir. Çocuklarımıza kötü model olmamalı, inatçı davranışlardan kaçınmalıyız. İnatçı olan çocuğu arkadaşları ile oyun oynamaya teşvik etmek, oyun alanını genişleterek ilgisini başka yöne çekmeye çalışmak faydalı olacaktır.

Psikolog Aslı DALAN
 

GÜNLÜĞÜM Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review